21.12.10

UMUT


Yıl 1999 Beynimde bir sorun var!... Ünlü ve yetenekli ve de bölüm başkanı beyin cerrahının bekleme salonundayım… Sıramı beklemek üzere 45 yaşlarında bir kadının yanına oturdum.

Durumumu sordu, kısaca anlattım…Bu sefer ben sordum ona, geçmiş olsun abla, sizin durumunuz nedir?
O başladı anlatmaya; çok kötü ve ağır bir durumda yatırmışlar hastaneye, beyninde kocaman bir ur varmış. Doktorlar demişler ki yapacak hiçbir şey yok… Şimdi ameliyat etsek, masada kalır. Masada kalmasa bile, en fazla 3 hafta daha yaşar… Boşuna acı çekmesin alın evine götürün…Bir umut ailesinin,yakınlarının ısrarıyla abla ameliyatını olmuş, ölmemiş!.. ameliyat masasından canlı kalkmış… Kadını, birkaç gün sonra, 3 hafta kadar sonra ölmek üzere evine yollamışlar… Kadın başlamış her gün ölümünü beklemeye… 3 Hafta geçmiş, 3 ay geçmiş, 3 yıl geçmiş… ve taam 15 yıl geçmiş aradan… Kadın gözyaşları içinde yüce yaradana şükrederek bitirdi sözünü...

Düşündüm…

‘’Allahtan Asla Umut Kesilmez…’’ dedikleri şey bu olmalıydı….

10.12.10

ESNAF OLMAK


Bu yazıyı yazmak artık farz oldu bana….

Bakın aşağıda yazdığım konu, toplumsal bir yaramız…. Eğer önlem alınmazsa, çok sayıda ticaret yapan esnafımız canına kıyacaktır…

Biliyorum çok can sıkıcı bir durum!...

Medya Takip Merkezi araştırmasına göre İstanbul`da gerçekleşen intiharlarla ilgili haberlerde yüzde 70 oranında artış görüldü. Medya Takip Merkezi (MTM) İstanbul`un 2010 yılı boyunca en çok hangi olaylar ile gündeme geldiğini ortaya koydu. Araştırmaya göre, kültür-sanat haberleri yaklaşık yüzde 46 oranında artış gösterirken, intihar haberlerinde 2009 yılına oranla yüzde 70 oranında artış yaşandı.

Ticaret yapan küçük, orta esnafın ekonomik sıkıntıları önümüzdeki 2 yılda daha da artacak…
Ben bu durumu bildiğimiz ticaretin düzeni değişti diye açıklıyorum. Çünkü biz enflasyonist düzenin esnaflarıyız…

Son 10 yılda değişen ne?

1- Malı spot nakit alırdık,üzerine piyasa karını koyar ve enflasyon var diye, vade farkıyla taksitli satardık. Ki bu alım satımdan ciddi karlar ederdik. Şimdi çok sayıda mal satmalıyız, yani sürüm yapmalıyız. Ama dükkan,vergi,eleman sigortası, lojistik;depo,eleman, araç, akaryakıt giderlerini hesaplarsak para kazanmamız mümkün değil!.Giderler çıkmaz… Alış veriş merkezleri ile rekabet yapma şansımız hiç yok…

2- Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde sürekli ticari mallara gelen zamlardan dolayı stok karları yaşardık. Teknoloji ve moda çok yavaş değiştiğinden, stok mallarda bu yüzden sorun çıkmazdı.Şimdi öyle mi?! Teknoloji ve moda öylesine baş döndürücü bir hızla gelişti ki !, Mal stoka girmeden yeni bir üst modeli fabrikasında üretilmiş oluyor.

3- Eskiden müşteri portföyümüz diye bir şey vardı. Şimdi herkesin cebinde taksitli alışveriş kredi kartları var. Haklı vatandaş en ucuz neredeyse oradan rahatça satın alabiliyor, eskiden tanıdığa giderdi,kefile ihtiyaç olmasın diye...Bu avantajda elimizden gitti.

4- En korkuncu da esnaflar için şimdi söyleyeceğim; İnternet Ticaret. Tüketici evindeki bilgisayarından, tüm dünyayı görüyor, en ucuz nerede hemen bulup rahatlıkla siparişini veriyor. Kargo şirketleri aracılığıyla aynı gün evinde. Hatta gıda marketler, kendi dağıtım filolarını kurdular bile...

5- Eskiden mahalle bakkalları vardı, butiği vardı v.s vardı. Fiş vermezlerdi!... Şimdi alışveriş merkezleri fişini, faturanı sen istemesen bile veriyor eline. Bu nedenle haklı olarak devletimizde vergi geliri açısından küçük esnafı gözden çıkartmış durumda.

6- Büyük alışveriş merkezlerinde üstelik satılan malların neredeyse tamamına yakını taze olunca, küçük esnafın elindeki bayat, modası geçmiş malı almaz tabi vatandaş..


İşte bu nedenlerden dolayı, halihazırda küçük,orta esnaflık yapanları kurbanlık koyuna benzetiyorum… İşler düzelecek diye bekliyorlar, işlerin iyi olduğu günlerden birikimlerini yediler, evlerini yediler, katlarını yediler,arabalarını yediler. Oysa değişmeyen dükkan sahiplerinin insafsızca aldıkları kira bedelleri ve kira artışları… (ki az kaldı, Dükkan sahipleri, kiracı esnaf bulamayacaklar pek yakında) Ve de her geçen gün artan işletme giderleri.

Ve işler iyi olacak diye, ayakta kalmak için alınan krediler…. Ben bunu halihazırdaki sorunları ertelemeye benzetiyorum, bir erteliyorsun, iki erteliyorsun,üç erteliyorsun ve en sonunda karşına aşılmaz bir duvar çıkıyor.

Zenginliğe, lüks hayata alışmış olan yakın aile bireyleri de esnafı anlayamıyor, anlasa da bir sebep, bir sorumlu bulunmak zorunda olduğundan, eminim kahrediyorlar zavallıya. Yapayalnız kalmış, akrabası kaçmış,eşi kaçmış, dostu kaçmış,çocuğu kaçmış, karşısına çıkan duvarı da görünce esnaf ne yapıyor; CANINA KIYIYOR….

Son sözüm küçük esnaflık bitmiştir. Herkes önlemini ona göre alsın… Kendilerine sağlıklı farklı yollar çizsinler…Evlerine iki ekmek götürebildilermi şükretsinler hallerine.

5.12.10

Bir İş Adamına Yazdığım; e-mail ,


>>>sarp kaya, bende seni özledim bizim burada değişen bir şey yok market kötü, fabrika servis parasınıda alamıyoruz.firma patlak sadece onda 9000 tl alacağım var şansızlık yakamı bırakmıyor .

>>> Offf yaaa. dakka 1, gol 1 yaptın ağbi yaa.... Ağbim seni seviyorum... Allah yardımcın olsun... Kendini harap etme... Allah bir kolayını verir zamanla... Geçer mi dediğim günlerim benimde oldu, çok şükür Allah a geçti, Allah nazarlardan korusun... Senin içinde geçecek tabii... Zaman herşeyi çözecektir...

Kurtulacağım diye yeni işlere girme, bilmediğin işlere yeni yatırım yapma... Eğer içinde bulunduğun durumda çok fazla faiz yeme durumun varsa, uzun soluklu ve uygun ödemeli kredi bulmaya çalış... Kar zarar hesabı yapıp, gerekirse arabanı, evini, arsanı bile sat.... Önemli olan sağlığın ve ayakta kalman... Ticarette kaldığın sürece batmış sayılmazsın, sadece zarar etmiş olursun...

Birde önemli bir tavsiyem var sana; işin içindeyken insan, bildiği şeyleri,gördüğü şeyleri görmüyor, ben buna bilgi körlüğü diyorum... Çevrende güvendiğin, yaptığın işi bilen birileri varsa, aç defterlerini,saklını gizlini,alacağını vereceğini..., ticari durumunu değerlendirmelerini, eleştirmelerini iste...

Ve başına gelenler, sanmaki sadece senin başına geliyor... Senin durumunda veya daha beter durumda olan çok sayıda insan var... Unutma para her zaman kazanılır... Hiç bir şey için acele etme... Ben senin bu kötü günleri atlatacağına eminim, o birikim, o tecrübe sende var....

1.12.10

UYARI


Bloğuma ilk defa giren ziyaretçilerin, yazdığım yazılardan tam ,doğru faydalanabilmeleri ve beni anlayabilmeleri için lütfen ilk yazdığım, yani; bu listenin sonunda yazdığım makale den okumaya başlamanızı tavsiye ederim...Üzgünüm son yazdığım makaleyi, ilk makale yapmayı beceremedim :-)yardım ederim diyenlerin desteğini beklerim...

2.11.10

ÖLÜM ÜZERİNE , zona hastalığı


15 gün önce bitti,tamamıyla iyileştim, öyle leke, iz kalmadan... ne mi oldu? Zona hastası oldum, lütfen zona yaz ve google dan araştır... yaşadığım onca olumsuzluktan sonra, bu da mı gelecekti başıma... yıkıldım açıkçası... ki ben yakınımda olan insanlara her seferinde ''tokadan başka bir şey kafana takma'' diyen ben!... Meğer ne kadar kafama takıyor, ne kadar stres yapıyormuşum, ne kadar üzüyormuşum kendimi... Ki bu yüzden zona ya yakalandım... Aman Allahım ne kadar ağrılı bir şey, çok zor ve acılı günler yaşadım... Bu hastalığa yakalanan hastaların %13,5 i intihar ediyormuş... Bak yine ölüm yanımdan geçmiş... kansersin dediler 1 beyin ameliyatı geçirdim, ölüm yine yanımdan geçti, trafik kazası yaptım 1 ay beyin kanaması geçirdim, ölüm yine yanımdan geçti, 1 akşam 6. kattan atlayarak intihar ediyordum, bayılmışım... Yine ölüm yanımdan geçti... 17 Ağustos 1999 kocaeli depreminde de ölüm yanıbaşımdan geçti....Çok sevdiğim ağbim 38 yaşında kaza geçirdi ve öldü, kardeşim kaza geçirdi ve öldü, Annem ben 5 yaşında iken öldü... Ölüm ne kadar tatsız birşey!... İlahi son eninde sonunda bizide bulacak tabi ki... Ölümü bir kurtuluş olarak asla görme... herşeyin telafisi var, ölümün asla 2. bir şansı, telafisi yok... Sonuç olarak aklından bile geçirme ölümü noooolur.... Hayat sana verilmiş bir armağandır, armağanının kıymetini bil lütfen...

13.3.10

Üfürükçü...




Bir arkadaşım anlattı bana bu hikayeyi...; Gerçek yaşanmış bir hikaye...

Birbirlerini çok sevip evlenen iki insan zamanla anlaşamıyorlar... Bayan ayrılmak istiyor ve boşanma davası açıyor... Koca hala eşini çok seviyor ve ayrılmak istemiyor...

Dostları onların bu hallerine üzülüyor ve yardım etmek istiyorlar... Mükemmel bir plan hazırlıyorlar... Bayanın kocasına anlatıyorlar, plan onunda aklına yatıyor.

Şehrin tanınmış üfürükçüsü cinci Fatma’yı önceden ayarlıyorlar... Boşanmak üzere olan çiftin evinde; yatak odasındaki yatakların,yastıkların içine,ulaşılmaz yerlere,saksının altına, kapının eşiğine v.s , muska görünümü verilmiş, hiçbir anlamı olmayan yazıları yerleştiriyorlar...

Hiç olayı çaktırmadan,ayrılmak isteyen bayana diyorlar ki!; ünlü cinci Fatma ya gidelim, geleceğimizle ilgili fal baktıralım, çok ısrar ediyorlar kadına ve ikna ediyorlar...



Cinci Fatma önceden ayarlandığı için, kadını görünce; sen şusun, busun, adın bu, yaşın bu,kardeşin bu, annen bu, baban bu, sen şu işi yapıyorsun v.s.... Kadın şaşkın, ve hayran, her şeyi bilen cinci Fatma nın çok büyük cinci olduğuna inanıyor...

Cinci Fatma diyor ki!; Seni eşinle ayırmak istiyorlar... Git yatak odanızdaki yatağın içine, yastığın içine, girişteki eşiğin altına,saksının altına bak!... Sizi ayırmak için yazılmış muskaları bulacaksın... Hemen onları al getir bana diyor... Kadın hiç vakit kaybetmeden koşuyor eve Cinci Fatma nın dediği yerlerde buluyor muskaları, bir solukta koşarak götürüyor... Cinci Fatma; sen hiç merak etme ben bunları yok ederim , sen koş kocana... Kadın hemen koşuyor kocasına, olanı biteni anlatıyor... O gündür bugündür çok mutlular diye anlattı bana bu hikayeyi anlatan arkadaşım... İnşallah sonsuza dek de mutlu olurlar...


Sizce bu yapılanlar doğru mu? Bu konudaki yorumlarınızı bekliyorum...

18.2.10

Yaşamak,Sevmek ve Öğrenmek...


LEO BUSCAGLIA bu müthiş adamın ismini bir türlü doğru telaffuz edemedim...

Tanışmamız; Ankara, Zafer Çarşısında kitapçılarda oldu...

O yıllarda yatılı öğrenciyim, yoksul bir ailenin çocuğuyum, para nerdeee... Hafta sonları,Kalaba semtinden, Kızılay a yürüyerek gidip gelirdim...

Kitaplara çok meraklıydım... Zafer çarşısında çok sayıda kitapçı vardı... İlgimi çeken bir kitap olduğunda,mutlaka ne yapıp edip onu okurdum... Nasıl mı?; sabahtan girerdim tek tek çarşıdaki kitapçılara,kitapları inceler gibi yapar,akşama kadar o kitabı,her kitapçıda 20-30 sayfa okuyarak bitirirdim...

Saatlerce ayakta,kitapçıları geze geze, çok emek harcayarak okumuştum LEO BUSCAGLIA nın; Yaşamak,Sevmek ve Öğrenmek, kitabınıda... Ama değdi!... Çok şey öğrendim ondan... Sizede okumanızı tavsiye ederim.... Kendinizi çok iyi hissedeceksiniz...

RİSK

Gülmek; "SAF" denme riskini göze almaktır.

Ağlamak ise; "DUYGUSAL" görünme riskini...

Birine yakınlaşmak; "KENDİNİ KAPTIRMA" riskini,

Duygularını açmak; "KENDİNİ ORTAYA KOYMA" riskini,

Hayalleri ve düşünceleri sergilemek ise;

"ONLARI BAŞKASINA KAPTIRMA" riskini göze almaktır.

Sevmek; "KARŞILIK GÖREMEME" riskini...

Yaşamak ise; "ÖLME" riskini göze almaktır.

Umutlanmak; "HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAMA" riskini

Çabalamak ise; "BAŞARISIZ OLMA" riskini göze almaktır...

Ama riskler yaşanmalıdır,
çünkü; hayatımızın en büyük riski hiç risk almamaktır.
Hiç risk almayan kişi, belki acı ve üzüntülerden korunabilir
ama büyüyemez, sevemez, değişemez, hissedemez, öğrenemez.
Garanti arayışlarıyla zincirlenmiş bir köle olarak yaşarken,
bedelini; özgürlüğünü kaybederek öder.
Sadece; riski göze alabilen kişi hürdür.


Leo F.Buscaglia
İngilizceden çeviren: Nur Coşan

''Sorarım size... Siz sahip olduğunuz hayatta; sevgiliye kavuşamama riskini göze alıp, hür yaşadınız mı?(SARP KAYA)''

31.1.10

Çok şükür...


Mucize şekilde intihardan kurtuldu!

29 Ocak 2010 Cuma 16:40

Geçtiğimiz günlerde 3. kattaki evinden kendini aşağı atan genç kız mucize bir şekilde kurtuldu. İntihar nedenini anlattı!

3. kattaki evinin penceresinden atlayıp intihara kalkışan Aslı Alkan konuştu Aşkı uğruna ölümü göze alıp intihara teşebbüs eden Aslı Alkan “Hastanede beni görmeye bile gelmedi. Çok pişmanım” dedi.

Mithatpaşa Caddesi’ndeki evinde yaklaşık 1 yıldır yalnız yaşadığını ve 8 aydır çalışmadığını belirten Aslı Alkan, “Erkek arkadaşım D.Y. ile ayrılınca bunalıma girdim. Çok kez barışmak istedim. Ama o artık beni istemediğini söyledi. Olay akşamı da arkadaşlarım evime geldi. Aramızın bozuk olması canımı çok sıkıyordu ve kafamda sürekli intihar planları kuruyordum. O gece arkadaşlarımdan evi terk etmelerini istedim. Kalmak isteyince onlarla tartışmaya başladım. Sonra onları dışarıya çıkardım. Pencereye yöneldim ve hiç düşünmeden kendimi boşluğa bıraktım” dedi.

‘BİR ANDA OLDU’

Sağlık durumu iyi olduğu bildirilen Alkan, hastane duvarına yazdığı “İntihar ettiğim için pişmanım” yazısını da göstererek şöyle devam etti: “Onu deliler gibi seviyorum ve onu unutmak için hiç düşünmeden atladım. Her şey bir anlık bunalımdı. Beklememe rağmen beni görmeye bile gelmedi. Onun için değmezmiş çok pişmanım” diye konuştu. (Gazete Habertürk)

...............................................................................



Diyeceksiniz ki! Neden 3. sayfa haberi... Bu haberde yaşanan olay, tam bir model... Öncesi ve Sonrası... Allah Korusun yaşayacağınız bir cinnet anında bu örnek inşallah aklınıza gelir... Hayatta kalırsan, sakat kalmasan bile, müthiş pişman olacağın ortada...

BU GENÇ KIZ;ALLAH DUALARIMIZI KABUL ETTİ... ŞÜKÜRLER OLSUN KURTULDU...

''LÜTFEN YAŞAYARAK İNTİHAR EDİN...''

30.1.10

Açıklama...



Sevim hanım ilginize çok teşekkür ederim... Daha fazla makale yazmamı istiyorsunuz!..

Yazdığım her makale gerçek olaylar olduğu için benide zorluyor...Unutmaya çalıştığım anılarla yeniden yüzleşiyorum... Kendimi toparlamam zaman alıyor...

Boş,laf olsun torba dolsun,ilginizi çekmeyecek yazılarla zamanınızı çalmak istemiyorum... Beni anlayacağınızı umuyorum...







Meşhur bir hikaye var; adam, her sabah, gece sahile vuran deniz yıldızlarını,güneş çıktığında kuruyup ölmesinler diye, tek tek toplayıp denize yolluyor... Ne farkedecek diyen şaire de diyor ki;bir deniz yıldızını denize yolladıktan sonra, bak bunun için farketti... İşte benim çabamda bu... Bir deniz yıldızı için farketsin, yaşadıklarım...

Siteme facebook unda paylaş butonu koydum... sayfanızda paylaşırsanız daha fazla deniz yıldızı için farkedebilir...

27.1.10

Ankara Kızılay'da kayak keyfi...


Ankara Hatırası….

Ankara da yatılı okulda öğrenciyim…

Dondurucu bir soğuk var… Hafta sonu, Kızılay caddesinin yaya kaldırımlarında yer yer buzlanmalar var…

Önümde, arkamda, sağımda, solumda, geride, ileride, her yerde; dikkatsiz yayalar, ayakları kayıp düşüyorlar… Daha çocuğum bende, yayaların düşmeleri çok komik ve eğlenceli geliyor… Ben hem gülüyorum, hem de kafam sürekli yerde, düşmemeye çalışıyorum… Gülme komşuna gelir başına durumlarına yakalanmayalım değil mi?

Saatlerce gezdim Kızılay,Tunalı Hilmi,Bakanlıklar,Kuğulu Park….



Düşenlere güldüm… güldüm… güldüm….

Akşam saatleri,Maltepe caddesinde yürüyorum, dalmışım, iki ayağım birden kesildi yerden,havalandım, sert bir şekilde buzun üzerine çakıldım…. Çevredekiler kahkahalarla halime gülüyorlar… Bende güldüm tabiî ki, hak etmiştim. Sonunda başıma gelecek olan buydu...

Ankara'ya bu soğuklarda seyahat edecekler; ayakkabılarınıza patinaj zinciri takmadan çıkmayın sokağa. Sonra artistik düşüşler yaşar, başkent sosyetesine rezil olursunuz, benden söylemesi...

ılıca-alaçatı/Çeşme hattında hava çok güzel ve ılıktı bugün... ama şu an yağmurlu... Denizi kumu güneşi özledimmmmm....

25.1.10

KİN, NEFRET VE İNTİKAM ÜZERİNE....



Bu hayatta en çok sevdiğim kişisel özelliğim, kin, nefret, intikam duyguları yoktur bende...

Düşünün; intikam almak için, ne entrikalar,ne planlar hazırlamak zorundasınız... Zaman kaybı, para kaybı,ruhsal etkileşimler,sıkıntılar işin cabası...

Haaa intikamınızı aldınız diyelim, eee bunun karşılığı olmayacak mı? Karşıdan size bir hamle gelmeyecek mi dersiniz? Canınızı acıtmayacak mı sanırsınız?..

Diyeceksiniz ki, intikam almazsak;yaptıkları karşılıksız mı kalacak, korktuğumuzu düşünmeyecek mi? Bu gurur kırıcı bir durum olmaz mı?..

Öncelikle bana ve hayatıma zarar verebilecek niteliksiz kişilerle ilişkilerim,paylaşımlarım minumum düzeydedir.Genel olarak insanlar, bana beklemediğim bir kötülük yapamaz, yaptığı kötülükte beklediğim bir şeydir şaşırtmaz....

Mükemmel dinimiz İslam da, kini, nefreti,intikamı yasaklar... Kötülüğe karşı iyilik yapmamızı öğütler... Düşünün biri canınızı yakmış,acıtmış, siz ona iyilik yapıyorsunuz... Kesinlikle o kişi asaletiniz karşısında ezilecektir... Kin, nefret,intikam bile bu kadar ezemez... En önemlisi de o kişi bir daha size kolay kolay kötülük yapamaz,acıtamaz sizi...

17.1.10

Gece uzadığında...


Uyuyamadığım zamanlarda....

Şehirde yaşıyorsak, gündelik yaşamdaki olaylar ve yarattığı stresten dolayı; çoğu zaman o meşhur koyunları da saysak,kuzuları da saysak, çitten de atlatsak, bir türlü uyuyamadığımız o sinir bozucu uzun geceler var ya!...

Ben işin sırrını çözdüm...

Bu hayatta en mutlu olduğum anı düşünüyorum, bedenim, ruhum gevşiyor... Kısa sürede tatlı, renkli, rüyalara dalıyorum... Sizde bu hayatta en mutlu olduğunuz anınızı düşünün... Çok işinize yarayacak, hiç merak etmeyin...

Şimdi siz merak ediyorsunuzdur, benim uyumak için hangi en mutlu anımı düşündüğümü:-)

Çocukluğumdan bir kesit... Güneşin daha kendini yeni hissettirdiği, ağaçların toprağın yeni yeşillendiği,taze kır çiçeklerinin açtığı bir ilkbahar günüydü.... İlk uçurtmamı kendi başıma yapmıştım... Uçurtma uçurmak için; güzel, rüzgarlı bir gündü... Saatlerce uçurtmam gökyüzünde süzüldü... Nasıl heyecanlı ve mutluydum...

Çocukluğumda yaşadığım,ender mutlu olduğum, bir gündü... Yıllar yılı; uykuya dalarken, hala beni çok mutlu ediyor....

Sigarayı bırakmayın, Çünkü...


MAZERETLERİM...

20 yıldan fazla;

1.Canım sıkıldığı zamanlarda

2.Kafam bozuk olduğu zamanlarda

3.Strese girdiğim zamanlarda

4.Tartıştığım zamanlarda

5.Boş zamanlarımda

6.Arkadaşlarla sohbet ettiğim zamanlarda

7.Çay içerken

8.Kahve içerken

9.Yemek arkası

10. Mutlu olduğum zamanlarda

11.Hastanede, kamu kurumlarında, bankada, durakta sıramı beklerken

12.Üzüldüğüm zamanlarda

13.Kötü bir haber aldığımda

14. Bu hayattaki tek lüksüm

15. Meyhanede, birahanede, cafede, restaurantta

16. Geçmeyen zamanlarda

....

....

....

sigarayı iştahla,keyif alarak içtim...

Beyin kanaması geçirdim , beynimden ur aldırdım, ortopedi ameliyatı geçirdim,. Yinede yukarıda yazdığım,arkasına sığındığım nedenlerimden dolayı inatla sigara içtim...

Hem de günde 2 paket!... Sigara içmeden yaşayamam sanıyordum!... Meğer bu mazeretlerin hepsi masalmış!... Bırakalı 6 aydan fazla oldu.... Hiç aklıma gelmiyor artık...

Sigarayı bırakmak eylemi kesinlikle beyinde bitiyor; kafanızın rahat olduğu, sorunlarınızı büyük ölçüde hafifletmiş ve çözdüğünüz bir dönemde beyninizde bırakmayı deneyin...

‘’Uzun yaşamak, sağlıklı yaşamak bir tarafa da! 1. sınıf insan olmak bambaşka...’’

Sigara içenlerin;üstü,başı, nefesi iğrenç kokuyor,midem bulanıyor bu kokudan:-( Bana katlanmak zorunda kalan tüm sevenlerimden çok özür dilerim...

3.1.10

''Ben Zaten Her Acının Tiryakisi Olmuşum'' Orhan baba...



Her şeye alışabiliriz de acıya alışamayız değil mi? Orhan baba nın bir şarkısında olduğu gibi, ‘’ben zaten her acının tiryakisi olmuşum’’ dizesi pek gerçekçi değil, kazın ayağı öyle değil,Kim acıya,müptela,tiryaki olabilir ki!.. Sanırım herşeye alışırda insan bir tek acıya alışamaz... Onca yaşanan acıdan sonra, bende acıya alışamadım tabiki... Acının ne anlama geldiğini bildiğim için; acı çekenlere kıyamıyorum... Lütfen hep gülün... ''Mutlluluğun tiryakisi olun...''

Masaldaki Alaaddininin sihirli lambasını bulsam, karşılaşsam şu sihirli cinle, isteyeceğim ilk şey; insanlara mutluluk dağıtabileceğim sihirli bir değnek olurdu... Ben gülen gözler görmeyi çok özledimmmm...

AKIL FAZLA GELİYORDU...


Beyin ameliyatı sonrası, başımda bir sargı 5 gün kadar öyle yattım hastanede...Bir sabah doktorlar geldiler sargıyı çıkardılar, odadaki herkes ürpermişti, gözlerinde korku vardı, sordum; ne var? Bir şey yok..., Gülümsediler...

Doktorlar çıkar çıkmaz koştum lavaboya, aynada kendimi gördüğümde neredeyse kendimi yere atacaktım korkudan:-)Saçımın yarısı var yarısı yok, çirkin bir ameliyat izi, en korkuncu, şu kırtasiye zımba telleri var ya , boydan boya kafama zımbalamışlar, dikiş yani:-) Robokop gibi gözüküyorum...

Hastaneden çıktım bir süre sonra, o zımba telleri yaranın kaynamasını beklemek gerektiğinden daha sonra alınacak...Eğlenceye dönüştürmeliydim bu işi... Başımda bir şapka...

Trafikte bir otomobil bize yol vermiyor ısrarla, şapkamı çıkarttım parmağımla 1 dakika... adamın gözleri yerinden çıkacaktı, hemen arabasını yolun kenarına çekip stop etti...

3. gün sıkıldım evde,koştum işlere... Çek ödememi yapmak için gittiğim bankada çok sıra var, öyle sıra numarası yok..., sıkıldım, çıkarttım şapkayı, derin bir sessizlik, o kalabalık nasıl açıldı bir anda, banka memuruyla kaldık baş başa:-)

Kullandığım kamyonetle, yolda bekleme yapıyorum,trafik polisi geldi... Beyefendi burada bekleme yapmak yasak!... Çıkarttım şapkayı 5 dakika dedim elimlede göstererek... polis nasıl kaçacağını bilemedi:-)

En eğlenceliside, soruyorlar bana ne oldu, bendeki cevap; yaaa akıl fazla geliyordu, yarısını aldırayım dedim:-) Bazende farklı bir sohbet esnasında kafam yeterince çalışıyor manasında esprili; ya geçen doktora gittim, dediki sarp,üzgünüm sende azıcık akıl bırakmışız,onuda almamız lazım...

1.1.10

KOLTUK DEĞNEKLERİ


Geçirdiğim ortopedi ameliyatı sonrası; 4 ay, 2 koltuk değneği ile yürümek zorunda kaldım... Engelli insanları o ana kadar pek anlayamadığımı,önemsemediğimi fark ettim... Oysa ki ne kadar zor bir hayatları var...

Eğer maddi imkanları yetersizse oturduğu ev ve en yakın kahvehane arasında geçiyor hayatları... Şehir merkezine gitse; kaldırım sorun,üst geçit sorun, otobüse binmek sorun, tuvalet sorun... Son yıllarda biraz biraz belediyeler düzenlemeler yapıyor ama inanın çok yetersiz...

Engellilerimize sahip çıkmalıyız... Ve aklımızdan asla çıkartmayalım!... Allah korusun ama hepimiz potansiyel engelli adaylarıyız... Nasıl mı? Trafik kazası sonucu, deprem sonucu, iş kazası v.s nedenlerden dolayı her an bizde ya 2 koltuk değneğine yada bir engelli arabasına mahkum olabiliriz...

Son bir şey, marketlerde, büyük iş merkezlerinde kapıya en yakın park alanları engellilerin araçları için ayrılmıştır... Sağlıklı olup ta o park alanlarına parkeden arkadaşlara çok fena küfrediyorum haberleri olsun...